
Kaş Gezilecek En Güzel Yerler
18 Mart 2025
Türkiye’nin yaz turizminde öne çıkan bölgelerinden Kaş, Antalya’nın en batısında yer alan ilçesi. Kültürel zenginliği ve turistik bölgeleriyle öne çıkan derin tarih kokan bu topraklar, etkileyici bir ambiyans sunuyor. Kaş, arkeolojik buluntularla kanıtlanmış birçok isme sahip. Habesos, Antiphellos, Andifli gibi adlarla anılan Kaş ve çevresinde yer alan pek çok antik yapı, yerleşkenin tarihi değerini artırıyor. Çevresinde İsinda, Istlada, Apollonia, Kyaenai antik kentlerinin yanı sıra isminin ne olduğu bilinmediği pek çok harabe de var. Peki, derin bir tarihi dehliz olan Kaş’ta gezebileceğiniz en iyi yerler neresi?
Kaş Merkez Gezilecek Yerler Nerelerdir?
Kaş’ın merkezinde gezip görebileceğiniz pek çok lokasyon var. Kaş merkezde tarihi ve doğal güzellikleri bulabileceğiniz konumlar arasında Antiphellos Antik Kenti, Uzun Çarşı ve Kral Mezarı yer alıyor.
Antiphellos Antik Kenti
Antiphellos, esasen Kaş’ın üzerine kurulu olduğu kent. Likyalılar zamanında en önemli liman kentlerinden biriymiş. Zamanında Phellos Antik Kenti’nin limanı olarak kurulmuş olan Antiphellos, zamanla zengin bir kent haline gelip Phellos’tan ayrılmış. Likya dilinde adı Habesos (Habesa) olan kentin “Antiphellos” isminin anlamı “Phellos’un karşısındaki yer”miş. Antiphellos Antik Kenti’nden günümüze ulaşan kalıntılar, Kaş merkezinde dağınık bir şekilde bulunabiliyor. Yalnızca antik tiyatronun iyi düzeyde korunduğu söylenebiliyor.
Antiphellos Antik Tiyatrosu, denize doğru inşa edilen muhteşem bir konuma sahip. Bu özelliği onu aynı zamanda Anadolu’daki denize dönük tek tiyatro yapıyor. Helenistik Çağ yapıtı olan tiyatronun yapımında yerel kesme kireç taşları kullanılmış. Yaklaşık üç bin kişilik kapasitesi olan tiyatro, 2008 yılında restore edilerek gün batımı seyri için muhteşem noktalardan biri haline geliyor. Eğer Kaş’ta konaklama yapmak isterseniz, bu tarihi alanlara oldukça yakın bir konumda bulunan birçok kiralık villa seçeneği mevcut.

Uzun Çarşı ve Kral Mezarı
Uzun Çarşı son derece salaş olan takıcılar, tasarım ürünleri, hediyelik eşyalar, butikler, kafeler bulunan Kaş sokaklarını içeriyor. Arnavut kaldırımlara sahip bu yerden Kaş’a gelirseniz mutlaka geçmeniz gerek. Uzun Çarşı’da renklerin birbirine karıştığı küçük dükkanlar, incik boncukçular, restoranlar olduğu gibi tarihi değeri çok yüksek bir lahit de sizi karşılıyor: Kral Mezarı.
Uzun Çarşı Caddesi’nde bulunan Kral Mezarı, estetiği ve mimarisiyle ilgi çeken yönlere sahip. MÖ 4. yüzyıla tekabül eden lahit, Likya yazıtlı anıt mezar olarak biliniyor. Bu eser tek bloktan oluşuyor. Üzerinde sekiz satırlık bir Likçe kitabenin yer aldığı görünüyor. Ancak bu sekiz satırlık Likya dilindeki kitabe, günümüzde hala gizemini korumaya devam ediyor. “Lahitlerin En Görkemlisi” gibi isimlerle de anılan Kral Mezarı’nın kapak köşelerinde aslan başı motifleri yer alıyor. Lahit kapaklarının her iki tarafında bulunan aslan kabartmaları ilgi çekici bir yapıda.
Anıtın prizma şeklindeki sandukası, kaide üzerine yerleştirilmiş. Mezar kapağının kuzey batı cephesinde bacak bacak üstüne atan bir erkek ve kadın figürü mevcut. Güneydoğu cephesinde ise ayak duran uzun mantolu bir kadın figürünün işlemesi yer alıyor. Kapağın batı tarafı ise pencere formunda tasarlanmış.
Şehrin diğer kısmında yamaçta kayalara oyulan mezarlar da var. Cephede gösterilen işçilik ve yazıtlar, Likya kaya mezarlarının güzel kabul edilen örnekler arasına giriyor. Limanın çevresinde ve sur içinde bunlar dışında Likya tipi lahitlere ulaşmak mümkün. Liman girişi, pazar yeri, merkez gibi noktalarda sağlam kalan üç lahitten söz edilebiliyor. Ayrıca şehirde dağınık halde pek çok lahit kapağına da rastlanmış. Geçmişten günümüze ulaşabilen bu anıtlar, Likya’nın büyüleyici tarihine ışık tutan bir etki yaratıyor. Tarihi bir hazine rolu üstlenen Kral Mezarı ve lahitler, antik şehir turlarını seviyorsanız mutlaka gezip görmeniz gereken yerlerden biri.
Kaş Gezilecek Yerler
Kaş’ın tam merkezinde yer almasa da mutlaka görmeniz gereken noktalar mevcut. Bunlar arasında tarihi derinliği ile Xanthos ve Patara, görenleri büyüleyen doğal güzellikler Uyuyan Dev ve Kalkan bulunuyor.
Xanthos Antik Kenti
Xanthos Antik Kenti, Kaş’ın Kınık Köyü’nde yer alıyor. Xanthos Nehri (Eşen Çayı) kenarındaki ovaya hakim iki tepenin üzerine kurulan antik kent, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Tepelerin birinde Eşen Çayı kenarından sarp bir kayalık biçiminde yükselen sur ile çevrili Likya Akropolü var. İkincisi ise kuzeyde daha geniş ve yüksek olan Roma Akropolü’dür. Xanthos adı Likya dilinde yazılan kitabelerde “Arnna” olarak geçmiş.
Xanthos Antik Kenti ile ilgili anlatılan ve yazılan hüzünlü bir hikaye var. MÖ 545-546 yılları arasında bu kent, Pers Kumandanı Harpagos tarafından kuşatılıyor. Xanthoslular kahramanca bir tutum sergileyip direnmelerine rağmen savaşta galip gelemeyeceklerini anlıyor. Bunun sonunda da kadın ve çocukları öldürüp şehri de ateşe veriyorlar. İnsan kalmayan ve harabeye dönmüş bu şehir Harpagos’a kalıyor. Kent MÖ 475-450 yıllarında da yangın felaketi ile başbaşa kalmış.
Xanthos Antik Kenti’nde gezebileceğiniz bölümler var. İki bölümden oluşan bu antik şehrin batısında tiyatro, doğusunda kent merkezi ve ana caddenin bulunduğu kısım mevcut. Batı tarafında görülen Batı Agora ve onun hemen arkasında antik tiyatro bulunuyor. Antik Dönem’de burası “12 Tanrılar Agorası” olarak anılıyormuş. Agoranın etrafı tiyatro, hamam, meclis binası gibi yapılarla çevrili. Agoranın kenarında “Yazıtlı Pilye” adı verilen yazıtlı bir dikme taş bulunuyor. Bu dikilitaş MÖ 5. yüzyılda Kral Kherei hatırasını taşıyor. On bir metre boyunda olan anıt mezarın üstünde aslan formundaki bir tahtta oturan prens heykeli yer alıyormuş.
Xanthos Antik Kenti’nin tiyatrosu MÖ 2. yüzyılda yapılmış ve 2.200 kişi kapasitesine sahip. Gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin yapıldığı bir yermiş. Harpy Anıtı ise tiyatronun batısında konumlanıyor. MÖ 5 yüzyılda ölen Kybernis’e ait olduğu tahmin edilen anıt, yüksek bir dikdörtgen kaideden ve tepede mezar odasından meydana geliyor. Bu anıtta kadın gövdeli ve kuşkanatlı yaratıklar olan aynı zamanda ölülerin ruhlarını gökyüzüne taşıdıklarına inanılan “Harpy” benzeri kabartmalar bulunuyor. Xanthos Antik Kenti’nin devamında yaklaşık 12 metre genişliğindeki Ana Cadde’yi, Bizans Bazilikası’nı ve Nekropol’u gezmeniz mümkün.
Uyuyan Dev
Antalya Kaş gezilecek yerler arasında Uyuyan Dev’i de mutlaka saymak gerek. Her ayrıntısında eşsiz bir güzellik yakalayabileceğiniz Uyuyan Dev’in isminin bir hikayesi var. Kaş’ın etrafında yer alan dağın uyuyan bir dev silüetine benzemesiyle bu adı almış. Uyuyan Dev’in aşk içeren bir öyküsü de bulunuyor. İnanışa göre bu dağda uyuyan dev, Kaş’ın koruyucusuymuş. Kaş ve Meis’in birbirlerini tutkuyla seven iki aşık olduğuna inanılırmış. Fakat gerçekleşen bir deprem, çifti birbirinden koparmış ve dev, sevgilisine kavuşacağı güne kadar uykuya dalmış. Denizlerin yükselip karaları yutacağı zaman devler uyanacak ve iki devin de bedeni sular altında kalacakmış. Böylece Meis ve Kaş uyanıp birbirlerine kavuşacakmış. Bu inanışa göre Kaş ve Meis’te bulunan iki sevgili, birbirlerine dönük bir şekilde yatıyor. Uyuyan Dev’in bu ve bunun gibi pek çok hikayesi, yerli halk ve turistler tarafından ilgi görüyor.
Patara Antik Kenti
Patara Antik Kenti, Kaş ilçesinin bir mahallesi olan Gelemiş’te bulunuyor. Likya’nın en önemli ve en eski şehirlerinden biri kabul ediliyor. MÖ 13. yüzyıl Hitit metinlerinde kentin adı “Patar” olarak geçiyor. Tarih süresince önemli bir kent olma özelliğini sürdüren kentin sikke ve yazıtlarında geçen adı Patara. MÖ 3. yüzyılda Ptolemaios egemenliğine giren Patara, Likya’nın öncü şehri oluyor. MÖ 2. yüzyılın başında Seleukos Krallığı yönetimine geçmesiyle “Likya’nın Başkenti” ünvanını taşımaya başlıyor.

Liman şehri olarak inşa edilen Helenistik Dönem’in başkenti, zamanla liman özelliğini kaybetmiş. 1988 yılında başlatılan kazılarla beraber ortaya tarihi kalıntılar çıkarılmış. Tiyatro, meclis binası, hamam, zafer takları, bulvar, deniz feneri, tahıl ambarı ortaya çıkmış. Deniz feneri aynı zamanda tarihin bulunan en eski deniz feneri olma niteliğinde. Patara Antik Kenti’nde bulunan meclis binası, Likya Birliği tarafından kullanılmış ve dünyanın ayakta kalan ilk meclis binası olarak biliniyor. Restore süreci sonra neredeyse eski haline getirilebilmiş bir yapı.
Patara Antik Kenti’nde yaklaşık iki bin yıl evvel Roma İmparatoru Neron tarafından iki deniz feneri yaptırıldığı söyleniyor. Ancak fenerlerin büyük tsunami sonucu yıkıldığı düşünülüyor. Kazı çalışmaları, Patara Deniz Feneri’nin parçalarının ortaya çıkmasıyla yirmi altı metrelik bir yapı olduğunu gösteriyor. Patara, 1905 yılında inşa edilen ilk Osmanlı Telsiz Telgraf İstasyonu’nu da barındırıyor. Patara ile ilgili değişik bir bilgi de Noel Baba hakkında. Saint Nicholas’ın (Aziz Nikolas) MÖ 4. yüzyılda Patara'da doğduğu söyleniyor. Bütün arkeolojik ve tarihsel değeri yüksek niteliklerinin yanı sıra Patara, Caretta-Carettaların milyonlarca yıldır yumurtaları bıraktığı ve yavruladıkları nadide sahillerden de biri.
Kalkan
Kaş’a bağlı turistik bir mahalle olan Kalkan, Yunan denizciler tarafından yaklaşık iki asır önce kuruluyor. Likya Uygarlığı’nın izlerini taşıyan Kalkan, Patara Plajı ve Kaputaş Plajını içerisinde barındırıyor. Buranın öne çıkan özelliklerden biri de son yıllarda Kalkan’a yerleşenlerin çoğunun İngiliz olması. Ayrıca buradaki turizmin de şekillenmesine neden oluyorlar. Temiz, korunmuş, düzenli bir yapıya sahip olan Kalkan doğal güzellikleriyle ilgi çeken bir Kaş beldesi.
Kaş Çevresinde Gezilecek Yerler
Kaş’a gitmişken çevresindeki bazı güzellikleri de görmenizde fayda var. Kaş etrafında olup gezmeden dönmemeniz gereken yerlerin en önemlileri Saklıkent Kanyonu, Kekova Adası ve Kaleköy. Bu doğal ve tarihi güzellikleri keşfetmek için Kaş kiralık villa seçenekleri ile konforlu bir konaklama imkanı bulabilir, gezinizin keyfini çıkarabilirsiniz.
Saklıkent Kanyonu
Saklıkent Kanyonu’nun oluşumunun bir deprem sonucu olduğuna rivayet ediliyor. Yaklaşık olarak 14 km uzunlukta olan kanyon, kendine has güzelliğiyle ziyaretçileri büyülüyor. Saklıkent Kanyonu konumu itibarıyla Antalya-Muğla sınırını çiziyor. Göz alıcı şelaleler ve doğal yer şekillerini görmek için mükemmel bir nokta. Burada trekking ve rafting gibi etkinlikler yapabilmek de mümkün oluyor. Yapısı gereği rahat yürümek için mutlaka bir yürüyüş ayakkabısına ihtiyaç duyuluyor.

Kekova Adası
Kekova Adası, 4.5 kilometrekare yüzölçümüne sahip küçük ve kayalık bir ada. Tekneler ile ziyarete gidilen adada yerleşim yeri yok. Adada dalış ve yüzme gibi aktiviteler gerçekleştirilebiliyor. Tekneler yalnızca Tersane Koyu’na demir atıyor. Ziyaretçiler dilerse yüzerek tarihi kalıntılara yakından bir bakış atabiliyor. Adanın sadece bu tarafı yüzmeye izin veriyor. Tersane Koyu’nda Dolichiste kentine ait olan Helenistik bir kule, iki şapel, üç kilise ve liman kalıntıları ile karşılaşılıyor.
Koydan devam ettiğinizde antik çağlardan kalma Roma-Bizans Dönemi kalıntılarını görebilmeniz mümkün. Antik merdivenlere dikkat ederseniz bu yapılar arasında kara yolu ile hiçbir bağlantı olmadığını yani giriş çıkışların deniz yoluyla yapıldığı görüyorsunuz. Kalıntıların alt tarafının deprem nedeniyle su altında kalmasının da etkisiyle buraya Batık Kent adı veriliyor.
Kaleköy (Simena)
Likya Dönemi adı “Simena” olan Kaleköy’ün geçmişi, MÖ 4. yüzyıla dayanıyor. Kaleköy’e ulaşım sadece deniz yoluyla sağlandığı için bir ada izlenimi yaratsa da aslında bir yarımada üzerinde yer alıyor. Bölgenin büyük kısmı dalışa kapalı, bu nedenle kanoya binerek tam karşıdaki Batık Şehir’i keşfetmek mümkün oluyor. Liman çevresinde kara ve denizden çıkan Likya Dönemi anıt mezarlarını da görmeniz olası. Köy halkı antik kalıntılarla yıllardır bir arada yaşamaya alışkın.
Evler veya taş merdivenlerin yapısından antik dönemlerden kalma oldukları anlaşılabiliyor. Kaleköy’ün trafiğe kapalı olması, her yeri yürüyerek gidebileceğiniz anlamına geliyor. Kaleköy’ün tepe noktasında Simena Kalesi var. Taş merdivenleri kullanarak buraya çıkabiliyorsunuz. Sunduğu eşsiz manzarada sonsuzluğun bir simgesi gibi masmavi Akdeniz, etrafa saçılmış görünümüyle lahit mezarlar ile muhteşem görüntüler deneyimleyebiliyorsunuz.
Kaş'a Ne Zaman Gidilmeli?
Kaş’a Likya Yolu ve antik kentleri gezmek için nisan ayında gidilebiliyor. Nisan sonu itibarıyla Kaş’ta deniz sezonu açılıyor. Mayıs ayı, Kaş için oldukça sıcak bir ay. Kaş’ın yüksek sezonu ise haziran ile eylül arası. Küçük bir yer olması nedeniyle aşırı trafik ve benzeri olumsuzluklarla karşılaşmıyorsunuz. Genel olarak Kaş için en iyi ziyaret ayları mayıs-eylül-ekim denebiliyor. Ekim sonunun ardından birçok işletmenin kapattığını da aklınızda bulundurun.
Derin tarihi birikimi ve saymakla bitmeyen doğal güzellikleriyle ilgi çeken Kaş’a bir yolculuk mu planlıyorsunuz? TatildeKirala.com, en büyük villa kiralama platformu olarak tatilde barınma sürecinizi kolaylaştırmak için hazır! Siz de Kaş’ta istek ve ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir villa kiralama deneyimi için TatildeKirala’yı seçebilir, muhteşem tatilinizi ev rahatlığında geçirebilirsiniz.